FAİZSİZ BANKA VE İŞLEVLERİ
I — BANKA KAVRAMI
Banka kavramını iki alt başlık altında tanımlamaya çalışacağız.
A — Klasik Anlamda Banka
Günümüzde piyasa ekonomisinin etkin olduğu ülkelerde banka para ve kredi ile ilgili işleri yürüten ekonominin temel kurumlarından biridir. Klasik bankalar kredi, yatırım sermayesi, para ve ödeme muameleleri ile emanet kabulü, kasa kiralaması, senet tahsili, istihbarat ve tetkik gibi hizmet muamelelerini yürüten kurumlardır. (Aziz Köklü, 1967, s. 25-63). Bu kurumlar işlevlerini faiz olarak elde ettikleri bir gelir ile sürdürürler. Banka toplumda bazı insanların üretim veya başka yollarla elde ettikleri alım güçlerinin tüketilmeyen kısmını başkasına kullandırarak sağladığı parasal farkla (Faizle) faaliyetini sürdüren bir kuruluştur. Burada banka aracı bir kuruluştur. Para, sermaye ve kredi ile ilgili çeşitli işlemleri düzenleyen, kamu özel ve tüzel kişilerin bu alanlardaki ihtiyaçlarını karşılayan kuruluşlara banka denilmektedir. (Tezer öcal, 1978, s. 11). Özetle klasik anlamda banka «para ve onun işlevini gören bütün tediye araçlarının ticaretiyle uğraşarak faiz almak suretiyle kâr elde eden ticarî kuruluşlardır» (Ayten H. Eti, 1957, s. 5). Klasik bankalar mübadele araçları ticareti yaptıkları gibi «Kredi Ticareti» ni de yapmaktadırlar.
Yukarıda belirtilen hususlar birlikte göz önünde tutulursa klasik banka, halkın belli bir dönemde elde ettiği gelirin harcanmayan kısmını faiz karşılığında ikraz ve plase eden, ödemelerde kişiler veya tüzel kuruluşlar arasında aracılık, para nakli, senet tahsili, emanet kabulü vs. gibi hizmetleri gören kâr amacıyla kurulmuş olan bir işletme olarak tanımlanabilir. (Seyfullah Çevik, 1984, s. 3). Klasik banka tanım-
dan anlaşıldığı gibi para ve kredi ticareti yaparak kâr elde etmek amacıyla kurulmuş olan aracı bir kuruluştur.
B — Faizsiz Banka
Faizsiz Banka, klasik bankaların dayandığı temel yaklaşımlardan tamamen farklı yaklaşımlara dayanmakta ve kâr amacını gütmeyen vakıf statüsü ile kurulmuş olan bir kuruluştur (1). Faizsiz banka mübadele araçlarının ticaretiyle uğraşmamalıdır. Çünkü mübadele araçlarının ticaretinde sağlanan fazlalık veya eksiklikler doğrudan veya dolaylı olarak bir tür faizdir.
Faizsiz Banka, tasarruf sahipleri ile yatırımcılar arasında kredileşmeyi düzenleyen, hisse senetlerine likidite kazandırarak destekleyen ve özel-tüzel kişilerin muhasebe, muamele, avukatlık hizmetleri, tanıtma, kefalet vs. gibi genel hizmetlerini yapan kâr amacı gütmeyen bir kuruluştur. Vakıf statüsü ile kurulacak böyle bir bankanın sermayesi, kişilerce karşılandığı gibi ülke çapında kurulacak vakıf veya kâr amacına yönelik olmayan tüzel kuruluşların sağlayacakları malî destekle de oluşturabilir (2). Bankanın hizmetlerinde bu kuruluşların ortakları olan özel ve tüzel kişiler, kuruluş sermayesine yaptıkları katkı oranında yararlanabileceklerdir. Banka kendisini destekleyen tüzel kuruluşların ortaklarını imkanlarından yararlandıracak ve desteklediği özel ve tüzel kişilerin genel hizmetlerinin bir kısmının bu kuruluşlarca yapılmasına ortam hazırlayacaktır.Vakıf statüsü ile kurulacak Faizsiz Banka, yaptığı işlemler karşılığında kâr yapmayacak, masraflarını oluşturulacak özel kaynaklarından karşılayacaktır. Klasik bankalardan oldukça farklı olan Faizsiz Bankanın özelliklerini özetle belirtilmeden önce bazı kavramların kısaca tanımlanması yararlı olacaktır. Çünkü modelin anlatılmasında bu kavramlar sık sık kullanılacaktır.
C — Faizsiz Banka İle İlgili Bazı Kavramlar
Bilindiği gibi insan hayatını sürdürmek için tüketmek ve tüketimine süreklilik kazandırmak için de üretmek zorundadır. İnsanın üretim ve tüketim faaliyetleri belli bir topluluk içinde yer alır. İnsanların bu tür faaliyetleri esnasında eşya üzerinde diğer insanlara karşı alacak ve borçları doğar. İnsanın eşya ile ilgili borç ve alacaklarına iktisadî haklar denilmektedir. İktisadî haklar para ile ölçülebilen değerlerle ifade edilir. Başka bir deyimle iktisadî haklar fiyatlandırılabilir. Ve karşılığı nakitle ödenebilir. Faizsiz Banka özel ve tüzel kişilerin borç ve alacaklarını, yani iktisadî haklarını düzenler, iktisadî işbirliği ve dayanışmayı arttırmaya yönelik belli görevleri yerine getirir. İktisadî haklarla ilgili aşağıdaki kavramların kısaca açıklanması, bankanın işlevlerinin anlaşılmasına yardımcı olacaktır.
1-— Aynî Haklar : Kişinin belli bir eşya üzerindeki hakkıdır. Aynî olarak eşyanın iade edilmesiyle bu tür haklar ödenir.
2-— Zimmet Hakları : Kişinin belli bir mal üzerinde değil de, benzer mallar üzerindeki haklarıdır. Borçlu benzer malları ödemekle borcunu ödemiş olur. İktisadî faaliyetlerin yaygınlaşmasına bağlı olarak insanlar arasında borç ve alacak ilişkileri de artmıştır. Çoğu aynî haklardan olmayan zimmet haklarının artması, borç ve alacakları düzenleyen ve tarafların mağduriyetini önleyen müesseselerin kurulmasını zorunlu kılmıştır (3). Faizsiz Banka, özel ve tüzel kişilerin zimmet haklarının korunması ile uğraşacaktır.
3— Borç (Deyn) : Artıp eksilmenin borçluya ait olduğu alacağa deyn (borç) denilir. Karz ile deyn (borç) birbirine" yakın iki kavramdır. Her karz bir deyndir, borçtur. Fakat her deyn (borç) karz değildir. (Ömer Nasuhi Bilmen, Altıncı cilt, 1970, s. 94-95). Mesela başkasından alınan 5000.— TL. hem karz hem de borçtur. Fakat satılan, zorla alınan veya kiraya verilen bir şeyin bedelini almak karz değil, deyn (borç)'dir. Borç verilen şeyin benzeri varsa aynı alınır.Borç verilen eşyanın bozulması artıp eksilmesi borçluya aittir. Faizsiz Banka özel veya tüzel kişiler borç işlerini düzenlerken borç olarak verilen değerleri aynen aktarır. Yaptığı işlerden dolayı borcu artırarak veya azaltarak gelir sağlamaz. Faizsiz uygulamada borca konu olan değerlerde meydana gelebilecek artma ve eksilmeler, borçluya aittir. Halbuki faizli borca konu olan değerlerde ister artış ve ister azalmalar olsun, alacaklı verdiğinden daha fazlasını almak ister.
Öte yandan karz müeccel bir alacaktır. Günü gelmeden alacaklı talep etme hakkına sahiptir. Karz ve deyn devletin hukukî teminatı altındadır. İktisadî teminat söz konusu değildir. Karz vadesinden önceden belirtilmiş olsa da, günü gelmeden istenebilir. Kredi ise istenemez. Kredi faizsiz bankanın hem hukukî, hem de ekonomik bakımdan teminatı altındadır.
4— Emanet (Vedia) : Emanet olarak verilen değerlerde artıp eksilme sahibine, alacaklıya aittir. İcap ve kabule bağlı olarak emanet işlemi gerçekleşir. Kendisine emanet bırakılan kişinin arzu ve gücü dışında emanet edilen eşyada meydana gelebilecek zarar ve eksilme mal sahibine aittir. Aynı şekilde emanet edenin şahsî gayret ve çalışması olmaksızın meydana gelen artışlar da mal sahibine aittir. (Ömer Nasuhi Bilmen, cilt 4, 1969, s. 155-156).
Faizsiz banka Emanet kabul edebilecektir. Bununla birlikte bu müessesenin esas amacı özel ve tüzel kişiler arasında borç (deyn) ilişkilerini düzenleyen aracı bir kuruluş olacaktır.
İktisadî faaliyetlerin yoğunlaşmasına bağlı olarak insanlar arasında aynî haklardan çok zimmet hakları artmış ve bu hakların düzenlenmesini sağlayan ve insanların güvendiği ve sahip oldukları değerleri koruyan insanlar arasında iktisadî dayanışma ve işbirliğini sağlayan müesseselerin kurulması zorunlu olmuştur. Klasik bankalar iktisadî gelişmeye bağlı olarak artan iktisadî faaliyetlerin kurulmasını gerektirdiği ve günümüz ekonomisinin temel kuruluşlardır. Banka kurumunun gelişme tarihinin özetle ele alınıp incelenmesi yararlı olacaktır.
II — BANKA MÜESSESESİNİN DOĞUŞU VE TARİHÎ GELİŞİMİ
Banka kelimesinin ne zaman banka müessesesini ifade edecek şekilde kullanıldığı kesin olarak bilinmemekle birlikte, konu ile ilgili eserlerde çeşitli rivayetler yer almaktadır. En çok taraftar bulan anlatıma göre, orta çağın sonlarına doğru, haçlı savaşlarının etkisiyle önce Güney Avrupa'da daha sonra bütün Avrupa'da ticarî faaliyetler yaygınlaşmış ve Feodal Beylikler arasında artan ticarî faaliyetler, çeşitli ağırlık ve şekilde değişim araçlarının dolaşıma çıkmasına neden olmuştur. Metalik olan birbirinden farklı paraların metalik içeriğini belirleyen ve paraları değiştiren bir uğraşı alanı meydana gelmiştir. Bu işlerle uğraşanlar, işlerini bir sıra veya masanın arkasında sürdürmekteydiler. İtalyanca bu sıra veya masalara «Banco» ve bu masaların arkasında durup para değiştirme ve metalik değerlerini belirleyen sarraflara zamanla «Banker» ve işyerlerine ise «Banka» adı verilmiştir.
Aslında mübadelenin yaygın olduğu her toplumda, değişimi kolaylaştıran mübadele araçlarının değerini belirleyen borç ve alacaklar için gereken güveni sağlayan kuruluşlara rastlanır. M.Ö. 2000 yıllarında belli ölçüde piyasa ekonomisinin etkin olduğu Mezopotamya'da banka işleri basit şekilde mabetlerce yürütülmekteydi. Sümer ve Babil kentlerinde rahipler bir tür bankerlik işlerini yürütmüşler, borç ve alacakları pişirilmiş topraktan levhalara kaydetmişler ve mabedleri bir çeşit banka olarak kullanmışlardır. Hammurabi kanunlarında bankacılık yapan mabedlerin ikraz işlerini nasıl yürütecekleri, borcun vadesinde nasıl ödenmesi gerektiğini ve borçlunun borcunu nasıl ödeyeceği belirtilmiş ve farklı mallar üzerinde alınabilecek faizlerin üst sınırı tesbit edilmiştir. .
Eski Yunan toplumlarında da ilk dönemlerde mabedler bankacılık yapmışlar, borç ve alacak işlerini düzenlemişlerdir. Önceleri bankacılık işleri serbestçe yapılırken daha sonra devletin bu alanda düzenleyici ve yönlendirici müdahalesi artmıştır.
İktisadî faaliyetlerin devletin kontrolü altında yapıldığı Eski Mısır toplumunda “Kraliyet Bankaları” denilen bankalar, borç ve alacak işlerini düzenlemişlerdir. Devletin malî işlerini yapan bu kuruluşlar, kişilere kısa ve orta vadeli krediler vermişlerdir.
Roma İmparatorluğunun egemenliği altında bulunan bölgelerde banka işleri kanunlarla düzenlenmiş, bankacılık faaliyetlerini yürüten kuruluşların kasa mevduatı, yevmiye defterlerini düzgün bir şekilde tutma ve istenildiğinde bunların görevlilere gösterme yasal zorunluluk sayılmıştır. (Seyfullah Çevik, 1984, s. 7)
Ortaçağın ilk yüzyıllarında Avrupa’da hakim olan feodal yönetim belli bir toprak parçası üzerinde iktidarını toprak mülkiyetine dayandırmıştır. Bölgeler arası ticaret, siyasi istikrarsızlık ve güvensizlikten dolayı oldukça sınırlıydı. Üretim yerel ihtiyaçları karşılamaya yönelikti. Mübadele önemli ölçüde aynî olarak yapılmaktaydı. Üretimden ziyade tüketime yönelik kredileri yüksek faizle gezici banker denilebilen Yahudi ve Suriyeliler sağlamaktaydı.
XI. yüzyıldan itibaren İslâm Dünyası ile askerî ve ticarî ilişkileri yoğunlaşan Avrupa’da para kullanılması yaygınlaşmıştır. Metalik paraların içerdiği metalin cins ve miktarını belirleyen ve değişik derebeyliklere ait olan paraları değiştiren sarraflar zamanla çok zenginleştiler. Yukarıda değinildiği gibi bir masa veya sırada paranın tartılma ve değiştirme işini yaptıkları için kendilerine “Bancheri» veya “Bancherius» denen ilk bankerler para değiştirmenin yanında çeşitli ödemeleri yapma, kredi verme ve madenî paraları kontrol etme gibi hizmetleri de fiilen veya resmen yapmaya başladılar. Tüccarların paralarını koruyan ve kentin dışındaki diğer ticaret merkezlerinde de düzenledikleri senet, poliçe vs. gibi ödeme yollarıyla tüccarlara yardımcı olan bankerler bölgelerarası ticarî faaliyetlerin artmasına bağlı olarak servetleri ve faaliyet alanları genişlediğinden günümüz bankalarına benzer şubeler kurarak bankacılık hizmetlerini arttırdılar. Zaman zaman güveni sarsıcı uygulamaların baş göstermesi devletlerin, bankerlerin faaliyetlerini düzenleyici ve yönlendirici görev ve yetkilerinin artırılmasını gerektirdi.
Avrupa'da XV. yüzyılın başından itibaren önce kent düzeyinde belediyelerin öncülüğünde bankalar kurulmuştur. İspanya'nın Barselona kenti Belediye Meclisi 1401 yılında «Barselona Belediye Bankası»nın kurulmasını kararlaştırdı. Kısa bir süre-sonra 1408 yılında Cenova Bankası, 1584 yılında Venedik Bankası ve 1630 yılında da Çağdaş Bankacılık Hizmetlerinin önemli bir bölümünü gören ve halkın güvenini kazanan Hollanda'da «Amsterdam Bankası» kuruldu.
Ticarî faaliyetlerin Avrupa ve Uluslararası düzeyde artması, bankacılık hizmetlerinin alanını genişletmiş ve devletin bu alana müdahalesini zorunlu kılmıştı. XVII. yüzyılın sonundan itibaren bankacılık işlerini düzenleyen ve devlet adına para basan ve tedavülünü sağlayan bankalar kurulmaya başlanmıştır. 1694 yılında İngiltere Bankası (The Bank of England) kurulmuştur. Diğer Avrupa ülkelerinde XVIII. ve XIX. yüzyılda Merkez Bankaları kurulmuş ve para basma işi bu bankalara verilmiştir. Özel bankalar çok şubeli anonim şirketler halinde teşkilatlanmaya başlamıştır (4).
İslâm Dünyası'nda Batı'daki gelişmelere benzer bankacılık alanında kurumlaşma olmamıştır. Tasarruflar daha çok bilinen yakın akrabalara emanet olarak verilmiş ve emanet tasarruflar uzun dönemli yatırımlara dönüştürülmemiştir. Tasarrufların yatırıma dönüştürülmesi «Mudaraba» şirketleri yoluyla yönetilmiştir. Mudarabada emek ve tasarruf sahibi arasında kurulan ortaklıkta kâr ve zarar ortaklaşa paylaşılır, anlaşma ile kâr ve zararın paylaşımı belirlenirdi. Zarar halinde tasarruf sahibi zararı yüklenir, emek sahibi ise sarfettiği emeğin karşılığını almamakla zarara katılmış olurdu. (Murat Çizakça, s. 28-37).
Osmanlı toplumunda tasarruflar mudaraba yoluyla değerlendirildiği gibi selem ve murabaa yoluyla da üretim faaliyetlerine yöneltilmekteydi. Bilindiği gibi selem veresiye alış-verişin aksine önce para sonra mal alış-verişi şeklindedir. Önce para verilmekle vadesinde malın cari fiyatından daha ucuza alınması sağlanmaktadır. Para peşin mal veresiye alınmaktadır (Mustafa Akdağ, 2, 1974, s. 259-262). Bu sistem hâlâ ülkemizde özellikle tarımda yaygındır. Sakıncalı sonuçları, devlet veya banka gibi bir kurum tarafından desteklenmemesinden kaynaklanmaktadır.
Günümüzde Klasik Bankalar, İktisadî faaliyetlerin düzenlenmesinde etkin rol oynayan temel kuruluşlardır. Bu kuruluşların bir kısmının işlevleri, millî sınırları aşmış, uluslararası piyasada yerine getirilmeye başlanmıştır. Günümüzde bankalar, iktisadî faaliyetlerin atar ve toplar damarları gibi, özellikle kredi işlemleriyle, ülke ve dünya ekonomisine yön vermektedirler. Önemli ölçüde yaptıkları işlemler üzerinde aldıkları faizlerin oluşturduğu banka gelirleri, yapılan işlemlerin hacmine bağlı olarak artmış ve bankaların sahip olduğu veya destekledikleri, firmaların iktisadî gücü büyümüştür. Millî veya milletlerarası firmalar ya kendileri banka kurmuşlar veya bir bankanın desteğine dayanma zorunda kalmışlardır. Günümüzde bankaların desteği olmadan iktisadî faaliyetlerde özel ve tüzel kişilerin geniş ve etkin olması mümkün değildir.
Klâsik bankaların millî ve milletlerarası düzeyde etkinliklerinin büyük çapta artması, bazı ekonomik ve sosyal sorunların meydana gelmesine neden olmuştur. Enflasyonun artması, işsizliğin yaygınlaşması, kişiler ve ülkeler arasında gelir dağılımındaki dengesizliğin artması, millî ve milletlerarası piyasalarda tekelci eğilimlerin etkilerini hissettirmesi ve yeryüzünde kaynak kullanım ve dağılımının dengesizleşmesi gibi sorunlarla klasik bankacılık sisteminin yetersizliği arasında yakın ilişkiler bulunmaktadır. Başka bir ifadeyle klâsik bankacılığın yapısı değiştirilmeden yukarıda belirtilen sorunların çözümü mümkün değildir. Günümüzde iktisadî açıdan ulaşılan düzeyde millî ve milletlerarası iktisadî faaliyetlerin oldukça yoğunlaşması, Klâsik Banka sisteminin yeniden gözden geçirilmesini gerektirmektedir. XIII. ve XIV. yüzyıllarda tüccarların ve bankerlerin geliştirdiği temel ilkeler üzerinde kurulmuş olan klâsik bankalar, özel, tüzel ve kamu kuruluşları arasında çıkar paralelliğinin yaygınlaştığı günümüzde iktisadî işlevlerini yeterince yerine getirememektedirler.
Bu seminerde ortaya koymaya çalışacağımız «Faizsiz Banka Modeli» ile ileride bankacılık sisteminde yapılması zorunlu olacak düzenlemelere ışık tutacağımıza inanıyoruz. Bu konunun bilimsel düzeyde incelenmesine, Üniversiteler, araştırma kurumları, iş çevreleri ve kamu kuruluşlarının ilgi göstermeleri, karşılaşılan iktisadî ve sosyal sorunların çözümlenmesini kolaylaştıracağı kanısındayız. Faizsiz bankanın temel işlevlerini belirtmeden önce, faizsiz bankanın, klâsik bankalardan farkı üzerinde özetle durulması yararlı olacaktır.
III — FAİZSİZ BANKA ÇALIŞMALARININ TARİHİ VE ÖZELLİKLERİ
Bilindiği gibi 17. yüzyıla kadar her çağda ve dönemde dinler ve filozoflar faize karşı çıkmış ve faizin neden olduğu sorunları ortaya koymuşlardır. Günümüzde de başta J.M. Keynes olmak üzere faizin neden olduğu iktisadî ve sosyal, sorunları ortaya koyan iktisatçılar ve düşünürler bulunmaktadır. Son yıllarda faizsiz bankaların kuruluşu ile ilgili ülke ve dünya çapında teorik çalışmalar yapılmakta ve bu amaçla çeşitli müesseseler kurulmaktadır. Önce Faizsiz Banka çalışmalarının tarihî gelişimi üzerinde özetle durulacak, sonra Faizsiz Bankanın belirleyici özellikleri belirtilmeye çalışılacaktır.
A — Faizsiz Banka Çalışmalarının Tarihi
Günümüzde Bankacılığın işlevlerini faizli işlem yapmadan yerine getiren ve burada belirtilen nitelikleri taşıyan faizsiz bir bankanın bulunduğunu bilmiyoruz. Faizsiz banka adı altında kurulan mevcut bankalar, aslında birer banka olmaktan çok birer ticarî şirketgörünümündedirler (5). Bu konuda teorik çalışmalara ihtiyaç vardır. Bugünkü faizsiz bankaların çalışmalarının dayandırıldığı ilmî çalışmaların oldukça yetersiz kaldığı söylenebilir. Sonra bankaların faaliyetleri üretim ve ticaret şirket statüsünde yürütülmesi, bankacılık hizmetlerinin etkin yürütülmemesine neden olabilir.
Son yıllarda İslâm Dünyası'nda ve Batı'da faizsiz banka ile ilgili yapılan çalışmalar, kâr ortaklığının esaslarını belirlemeye yöneliktir. Kanımıza göre bu çalışmalar, büyük bir gayretin ürünü olmakla birlikte, klâsik bankacılıktan farklı, faizsiz bir bankanın nasıl kurulup işletileceğini ve enflasyonist bir ortamda kredileşmeyi faizsiz olarak nasıl gerçekleştireceğini ortaya koyamamışlardır. Söz konusu çalışmalar özellikle faizsiz bir bankanın günümüzde tasarrufları yatırımlara nasıl kanalize edeceğini açıkça ortayakoymuş değillerdir (6). İleride yapılacak teorik çalışmalara hazırlık sayılabilecek bu tür çalışmaların sürdürülmesi yararlı sonuçlar vereceği kanısındayız.
Bankacılık işlemlerini faizsiz yaptığını savunan ilk kuruluş 1963 yılında Mısır'da «Tasarruf Bankası» adı altında kurulmuş, daha sonra bir çok ülkede benzer kuruluşlar faaliyete geçmiştir. Halkı müslüman olan ülkeler arasında bankacılık faaliyetlerini faizsiz olarak yürütmek amacıyla 1974 yılında İslâm Kalkınma Bankası kurulmuştur. Türkiye bu bankanın kurucu ortakları arasında yer almıştır. Türkiye'de Özel Finans Kurumu adı altında bankacılık hizmetlerini yerine getiren iki kuruluş bulunmaktadır.(1987 yılında)Bu seminerde farklı bir faizsiz bankanın dayandığı teorik esaslar üzerinde durulacağından mevcut bankaların faaliyetlerinin değerlendirilmesine gidilmeyecektir. Önerdiğimiz «Faizsiz Banka Modeli”nin belirgin özellikleri üzerinde kısaca durulduktan sonra bankanın işlevlerine özetle işaret edilecektir.
B — Faizsiz Bankanın Özellikleri
Önerilen faizsiz bankayı klâsik bankalardan ayıran özellikler şöyle sıralanabilir:
— Faizsiz bankanın sermayesi, özel ve tüzel kuruluşlardan borç alınan altınlardan oluşacaktır. Borç altın verenler isterlerse kendilerine atınlar aynen iade edilecektir.
— Önerilen faizsiz banka kâr amacına yönelik bir kuruluş olmayacaktır. Banka vakıf olarak veya vakıfların kurduğu bir Anonim Şirketi şeklinde kurulacaktır (7). Bankanın hizmetinden yararlanan firmalar kâr ve zarar ederler.
Faizsiz banka kredi ve borç işlerinde aracı bir kuruluştur. Kredi ve borçlarda eksilme ve artma borçluya aittir. Banka tüccar değil, komisyoncudur. Doğrudan rizikoyu taşımaz. Taraflar taahhütlerini yerine getirmediği takdirde kefil olarak öder, sonra müstekrizin kefil veya âkilesine rucu eder.
- Bankanın emanet olarak aldığı değerlerde banka yönetici ve görevlerin kusur veya hatalarına bağlı olmayan artış ve azalışlar mal sahibine aittir.
- Faizsiz bankanın vereceği kredi veya senetlerine likidite kazandıracağı kuruluşlarla ilgili kararları önceden belirlenen kriterlere göre alınacaktır. Banka yöneticilerinin şahsî karar alma yetkileri mümkün olduğu ölçüde en aza indirilecektir.
- Şayet faizsiz bankanın hizmetlerinde yararlanma yalnız yöneticilerin şahsî kararlarına bırakılırsa, bu tür bankalarda tekelleşmeye neden olabilir. Bankanın işlemlerinden yararlanmanın temel ilkeleri mukaveleler halinde tesbit edilip önceden ilân edilecek; özel ve tüzel kişilere bu ilkeler çerçevesinden yararlanma fırsatı verilecektir.
- Faizsiz bankaya yatırılan mevduatlar kredi olarak verilmekte ve banka bu kredileri özel veya tüzel kişilere aktarmaktadır. Kredinin hem hukukî hem de iktisadî rizikosu Faizsiz Banka'nın teminatı altındadır,
IV — FAİZSİZ BANKANIN İŞLEVLERİ
Faizsiz Banka'nın işlevleri bundan sonra sunulacak tebliğlerde etraflıca anlatılacağından, burada sadece işaret edilmekle yetinilecektir. Faizsiz bankanın işlevleri üç başlık altında özetle belirtilebilir:
A — Kredileşme İşlevi
Faizsiz banka, özel ve tüzel kişilerin tasarruflarının değerlendirilmesinde kredileşmeyi sağlar. Burada tasarruf sahibinin değerlerini, ihtiyacı olana kredi olarak verir. Kredi alan da, borcunu ödedikten sonra bankadan aldığı kredi değeri ve kullandığı süre kadar değerlerini, bankanın hizmetinden yararlananlara kullandırır. Böylece bankaya tasarruflarını karz olarak yatıranlar, bankadan kredi alabilme hakkını elde ederler. Bu tür kredileşme faizsiz olacak ve banka yaptığı bu işlemden dolayı hiç bir karşılık almayacaktır (8).
B — Ortaklık Senetlerine Likidite Kazandıran İşlevi
Faizsiz Banka'nın temel işlevlerinden biri yatırım yapan kuruluşların senetlerini tanzim etme, senet mukavelelerini hazırlama ve gerekli teminatları sağlayacak, desteklediği firmanın senetlerini alıp satmaktır. Banka yatırımcı firmanın senetlerini piyasaya arz edecek, gerekli tanıtmayı ve güveni sağlayarak halkın tasarruflarını hisse senet alımına yönelterek sermaye oluşumunu hızlandıracaktır. Halk da hisse senedini almak suretiyle desteklenen kuruluşun kâr ve zararına ortak olacaktır. Banka arz ve talebe göre senetlerin rayiç fiyatını belirleyen bir denge formülü kullanarak senedi cari fiyatla alıp satacaktır. Senet bankada emanet olarak bulunduğundan banka bu işlevden hiç kâr ve zarar etmeyecektir (9).
C —Genel Hizmet İşlevi
Banka, kefalet hizmeti yanında, muhasebe, tanıtma, tanıştırma, avukatlık, pazarlama vs. gibi genel hizmetlerin yerine getirilmesiyle özel ve tüzel kişileri destekliyecektir. Banka kurucuları olan vakıf, kredi ve yardımlaşmakooperatifiveya diğer kâr amacı gütmeyen kuruluşlarla ortaklaşa genel hizmetleri yapacaktır. Genel hizmetlerin hangisinin kurucu kuruluşlar ve hangisinin banka tarafından yapılacağı mukavelece düzenlenecektir. Banka ve bankayı kuran kuruluşların özel ve tüzel kişilerin genel hizmetlerini yapmaları, iktisadî faaliyetlerin etkin yürütülmesine yardımcı olacaktır. Çünkü bu tür hizmetleri, ancak büyük firmalar kurdukları çeşitli kuruluşlarla ve büyük harcamalarla yaptırmaktadırlar. Küçük firmaların bu hizmetlerden yararlanmalarına malî kaynakları elvermediğinden iktisadî faaliyetlerini etkin kullanmaları imkânsızlaşmaktadır. Bu nedenle büyük firmalarla rekabet etmeleri güçleşmekte ve piyasada tekelci eğilimlerin artması kolaylaşmaktadır. Günümüzde devlet tarafından kurulan ve malî bakımdan desteklenen köy ve belediye ve diğer kuruluşlar, sosyal ve altyapı gibi genel hizmetleri karşılamaktadırlar. Bu yolla yapılan hizmetlerin maliyetinin yüksek olması ve sınırlı alanda yapılması etki alanını daraltmaktadır. Kredi ve Yardımlaşma Kooperatifi veya genel hizmetleri yerine getiren kuruluşların faizsiz bir banka kurarak kefalet ve kredileşme hizmetlerinin banka ve diğer genel hizmetlerin de ortaklaşa bu kuruluşlarca yerine getirilmesi, orta ve küçük firmaların iktisadî etkinliklerini artıracak ve ülkemizin iktisadî ve sosyal gelişme sürecini hızlandıracaktır (10).
V - SONUÇ
Uzun teorik ve uygulamalı çalışmaların sonunda ortaya konmaya çalışılan «Faizsiz Banka Modeli»nin uygulamaya konması, günümüzde iktisadî yapıda karşılaşılan işsizlik, enflasyon ve iktisadî kalkınmanın yavaşlaması gibi sorunların çözümüne yardımcıolacağı kanısındayız. Zengin doğal ve beşerî kaynaklara sahip olan ülkemizde sermaye piyasasının etkin işlemesinde, âtıl kaynak ve kapasitelerin harekete geçirilmesinde hayatî bir rol oynayacağına inandığımız bu modelin uygulanmasına ışık tutacak her türlü tartışma ve eleştiriyi memnunlukla karşılayacağımızı bildirir, bu konuya Üniversite, iş çevreleri ve kamu kuruluşların gereken ilgiyi göstereceklerini ümit etmekteyiz. Özellikle faizsiz banka kurmak niyetiyle yola çıkan özel ve tüzel kişilerin konuya gereken ilgiyi göstereceklerine inanmaktayız (11).